İÇ ÇATIŞMA
Fırtına kopuyordu dışarıda. Pencerenin ardında, çakan
şimşekleri düşünüyordu adam. Dışarıda felaketin en görkemli hali dans ediyordu
adeta. Radyoyu açmaya karar verdi bir anda. Dışarıdaki görüntüye uyan bir
şarkıyla kahvesini yudumladı ve düşündü.
Yıllarıdır süregelen çırpınışları bir yere varacak mıydı?
Kalbinden geçenlere layık birisi, büyülemeye yetecek miydi bu kısa hayatını? Bu
sorulara yanıt vermek için dışarıdaki şimşekleri kafasının içine çekti. Belki
her şey hak ettiği kadar olmayacaktı fakat çabalarından dolayı gururlu olacaktı
her zaman. Aynaya baktığı zaman memnun olacaktı, başaramasa bile
mücadelesinden. Çünkü doğruluktan yana olduğunun her zaman farkındaydı. Ama artık
yorulmuştu. Kendisine bir köşe arıyor gibiydi koskoca ömründe. Belki de
yıllarca bu huzur için mücadele etmişti.
Elini yüzünü yıkamak için içeriye gitti. Aynaya baktığında
inanmak istemediği dehşetle karşılaştı. Her şey bir anda tersine dönmüştü. Sanki
ruhu bedeninden ayrılmak istiyordu. Kendi kendine şu soruyu sordu. Cesaretim
var mı? Yoktu. Ama kendine bu soruyu sormak zorundaydı. Son kez dedi, son bir
kez daha yağmur altında ıslanacağım, son kez ruhuma işlenecek yağmur damlaları.
Dış kapıya kadar gidip kendini caddeye attı. Sanki şehir bütün kasvetiyle onu
son seçeneğe itiyordu. Tüm bedeni ıslanana kadar caddenin trafik ışıklarını
seyretti. Sonrasında küçük adımlarla evinin yolunu tuttu. Diğer yanıyla olan
savaşını kazanmıştı. Her şeye rağmen yaşama isteği geri geldi. Buna kendisi de
şaşırdı. Bunca zahmetten sonra vazgeçmek olmazdı. Silkelenmişti. Belki de
yaşadığını sandığının daha yarısındaydı. Belki de kaçınılmaz sonunu sadece bir
süreliğine ertelemişti.
Artık düşünmek istemediğini anlayıp zor da olsa uyumaya
çalışacaktı. Ama uyuyamadı. Çünkü içindeki hesabı tam olarak tamamlayamamıştı. ‘’Nereye
kadar böyle?’’ dedi. Yine cevap yoktu. İçinde sürekli karanlık bir yan olan,
bir türlü baskılayamadığı nefreti ele geçiriyordu bütün sistemini sanki. Nefretinin
haklı yanları da vardı ama bu yetmezdi köpürmesine. O yüzden merhametine kucak
açmaya çalıştı. Kafasındaki iki farklı yapı hiç olmadığı kadar, birbiriyle
savaşıyordu ve bundan çok etkileniyordu. Artık bu savaştan kurtulmak istiyordu
ama bir türlü olmuyordu. Tam olarak ne yapacağını bilmediği için, hiçbir şey
yapmamaya karar verdi. Gerçekten de hiçbir şey yapmayıp duvarlara bakmaya
başladı.
Kalbi bir anda sıkıştı. Oturduğu sandalyeden yavaş yavaş
kayıyordu. Tutunmak istedi, başaramadı. Nefret dolu yanının baskısına kalbi
dayanmadı. Son kez ıslandığı yağmurun sesi eşliğinde yavaş yavaş gözleri
kapandı. Cesaretine sığdıramadığı olaylar kader tarafından yaşatılmıştı
kendisine. Son gördüğü şey ise duvardaki çocukluk fotoğrafıydı…
number one
YanıtlaSil