Direnç ve Mecburiyetler: İçsel Mücadelenin Gölgesinde

 

 Gözlem yapmaktan bunaldığım zamanlardayım. Farkında olmanın her zaman mutluluk getirmediğini anladım. Hür irade ile karar verilemeyen çevrelerde bulunma mecburiyetinde, maruz kalınan cehaletin ve sıkıntının her zaman olgunluk vermeyen bir durum içerdiğini anlıyorum. Belki de gerçek olgunluk bu durumu anlamaktır ama her zaman çalışan bir kavram değil.

 Saflık ve sevginin eziklik olarak görüldüğü bu tür çevrelerde duygusal ve mantıksal savunmanın hırçınlık ve aykırılık olarak görüldüğünü fark ettim, fakat bu bir sorun değil çünkü başka bir yolu yok. Sorun olan şey aslında sorumluluklardan kaynaklanan mecburiyetler. Her seferinde gerçekten daha iyisini bulana kadar olan katlanma mecburiyeti. Eşikleri aşma çabaları yorgunluk kaynağı haline gelmiş.

 Her şeye rağmen durmadan ve pes etmeden uğraş verenlerin kazanacağına inandığım zamanlar olmuştu eskiden. Yaşama çabası içerisine girdikçe her zaman işe yaramadığını gördüm. Her şeyin yanında biraz şans olmalı insanda ve çevresel faktörler devreye girmeli bir noktada.

 Çevreden bağımsız olarak iyiliğe, güzelliğe ve erdeme ne kadar yakın olursak içimizdeki cevhere de o kadar yakın olacağız. Olaylardan bağımsız olarak erdemlerini aktarabilen ve gösterebilen insanlar insanlık için gerçek kahramanlardır. Onlar ki hala bir miktar umut olduğunun kanıtlarıdır. Bu kişilere rağmen umut etmeye değer şeyler azaldı. İnsanlar (popüler yaşama kendilerini hapsedenler) artık çağın gerekliliklerinden dolayı kendilerinden ve erdemlerinden uzaklaştılar. Her davranışları diğer erdemlilerin umudunu tüketmek üzerine bir tutum haline geldi. Zarar vericiliğin her anlamda popüler olduğu bir insan sürüsü haline geldiler ve toplumun dedikleri yapıda bu fazlasıyla normalleşti. Hayret verici bir şekilde bu kadar da olmaz denilen her şey oldu ve olmaya da devam edecek.

Uzaklaşmak da çözüm değil artık çünkü istenilen özveride bir çevre kurmak ve bu çevrede barınabilmek imkânsıza yakın bir halde. Belki de böylesi doğru olandır ve makul olan ayak uydurmaktır. Hayır, asla değil.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİLİNMEYEN CENNET: TURNALI

Dokuma Vicdan - ŞİİR