Mecburiyetin Pençesinde: Sevmediğimiz İşleri Yapmak Zorunda Kalmak
Mecvut şartlarda insanların işlerini sevme olasılıkları bir hayli düşük. Bunun sebebi mevcut pozisyonlardaki insanların genellikle yeterli şartları karşılıyor olmayıp liyakatsizlikle o konumlar gelmeleri ve yetenek sahibi insanların hiçe sayılarak vasıf gerektirmeyen işlerde çalışmaya zorlanması olarak karşımıza çıkıyor. Çoğu insan hayatlarının büyük çoğunluğunu bu şekilde yaşadığı için lanet ederek devam ediyor işlerine.
Öte yandan liyakatsizce konumlarında bulunanlar, sanki çok büyük mücadelelerle o konuma gelmişlercesine müthiş bir ego göstererek kendi himayesinde bulunan insanlara tepeden bakarak veya daha da ileriye giderek egolarını okşarcasına eziyet girişimlerinde bulunuyorlar. Başka para kazanma şansı olmayan ve sorumlulukları olan insanlar mecburen bu tür davranışlara maruz kalmak zorunda kalıyorlar. Bu tür olaylar insanların psikolojilerini ciddi anlamda etkileyen durumlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumlar içerisinde iş yapmaya çalışan insanlar işlerini ne kadar güzel yapsalar da, yapılan işin kalitesinin farkında olmayan kıdemli personel veya yetkililer ya da çalışılan yerdeki sözü geçen insanlar gerçekleşen işin, sadece personel için bir görev olduğunu düşünerek gerekli motivasyonu sağlayamıyorlar. Böyle olunca da çalışan kendini kötü hissediyor. Bu haller çoğu patronun umurunda bile değil. İş yürüse onlar için yeterli oluyor çünkü kalite hiçbir zaman yürüyen işin önüne geçmiyor. Yapılan işi sevememek de buradan yola çıkan sorunlar çerçevesinde gerçekleşiyor. Motivasyon eksikliği özellikle ülkemizde asla ciddiye alınmayan fakat performansı arttıran en önemli faktörlerden.
Tüm bu olayları göz önünde bulundurduğumuz zaman çalışma mecburiyeti bulunan personeller can sıkıcı ve kolay kolay bitmeyecek bir sürecin içerisinde buluyorlar kendilerini.
![]() |
Bir gün Netflix’te yöneticim ofise gelerek ’’Bugün maaşına zam yapıyoruz!’’ dedi. Netflix’te çalışmaya başlayalı sadece birkaç ay olmuştu, bu yüzden yakın zamanda bir zam beklemiyordum. ‘’Harika! Ama neden?’’ diye sordum. Verdiği cevap, Netflix’te çalışmayı neden sevdiğimin güzel bir örneğiydi. ‘’Ekibimize kıdemli bir yazılım mühendisi aldık ve pazarlık yaparak senden daha yüksek bir maaşla işe başladı. Bu yüzden maaşını eşitlemek için arttırıyoruz.’’ Eğer yeni çalışanları işe almak için daha fazla maaş ödemek gerekiyorsa, bu piyasanın yükseldiği anlamına gelir ve mevcut çalışanlarınızın maaşlarınızı da buna göre güncellemeniz gerekir. Sadık çalışanları, piyasanın gerisinde kalan maaşlarla cezalandırmayın.
Robert Sweeney
Diğer bir çalışanları demorilize eden faktör de işe alım sürecinde vaat edilen, teoride iyi gibi gözüken fakat uygulamada rezalet olan yan/sosyal haklar. Örneğin market çekleri maaşa ilave gibi gösterilen bir tutar olsa da, kullanım alanları çok sınırlı olduğundan ve tutar mevcut ekonomide çok komik rakamlara tekabül ettiğinden son derece işlevsizdir. Bu yardımlarının büyük bir kısmı çalışanları küçümser seviyede tutuluyor. Ve bu durum gerçekten sinir bozucu. Bir diğer örnek ise erzak yardımı adı altında verilen sadakalar. Evet, bu yardımlar gerçekten de sadaka niteliğinde. Mübalağa yapmadım kesinlikle.
Toparladığımızda şöyle bir sonuca varıyoruz ki; yeterli maaşı almayan, motivasyonu yüksek tutulmayan, gerekli takdiri görmeyen, yan/sosyal hakları tam anlamıyla karşılanmayan çalışanlar yaptıkları işleri sevmiyorlar, sadece mecburiyetlerinden dolayı çalışıyorlar.
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen saygılı bir şekilde yorum yapın, moralim bozulabilir yoksa